27 Eylül 2011 Salı

vicdan'a ithafen.

vicdanına sahip çık derken,vicdansız demedim sana,insan olmadığı şeye sahip çıkar mı ,hayır,ben sendeki var olduğuna inandığım şeye sahip çık dedim,yani vicdanına..

uzak düşlerde yaşıyorum işte,mutluyum yada mutsuz ne fark edicek ki,kahve yine aynı tadında sert..arada alkolü kaçırır oldum yine,bazı geceler anneme verdiğim sözü yer oldum,elim cebimde yürüdüğüm soğuk akşamlar geldi,gün batarken eskişehirde,ne tarafa baktığımı tahmin ediyosundur,burdaki gri daha gri afyona göre ve daha bi romantik bu şehir..köşebaşındaydım ben,bunu yazarkende ordayım,uyurkende..vicdanın var senin ve onun için yoksun,beyin ölümü gerçekleşmiş bir vakaydık biz ve acı çekiyoduk,vicdanın çek fişi dedi,çektin,ne kadar olumsuz bir durumda olsa huzura doğru yapılmış bir adımdı..vicdanın var senin..

çığlıklarını,keskin virajları hep gördüm,duydum ben,merak etme,yolun sonunu ben sormadım,yoksa vicdanın var senin inanıyorum...

şarkı söyle,yazı yaz,mutlu olursun...bişileri yeniden başlaman çok iyi,ben bunu yapmanı senden sonra istiyen ilk kişiydim,başardın..arada kahve içince aklına gelmemeyede başlarım bunuda biliyorum..

eğer hayatın yolundaysa sorun yok,olmazda zaten,heyecanını sakın yitirme,ve yokluk,yani benim olmayışım seni daha mutlu ettiyse,koş..

bana gelince,senin yaptığını yapmak için zamana ihtiyacım olduğunu düşünüyorum,uzun bir zamana,şimdi çocukluğunla,şarkılarla,yazılarla,derslerle,sorularla meşgulüm,zamanım yok kendime,düşünmeden rahatça yaşıyorum artık,yarına inanmıyorum,günümü kurtaran süper egolu çocuğu oynuyorum bu aralar..

senle bir alakası yok yaptıklarımın,sen herşeyi dürüstçe ve vicdanlıca oynadın,bu saatten sonra zaten sen diye bişi yok,olamazda benim için,seni içtiğim en ucuz içkilerde boğuyorum hergece,ölüyorsun..

acı çekmek için bilerek soluk boruma kaçırıyorum içkileri bazen,nefes alamıyorum 2-3 dk,kırmızı oluyorum,rahatlıyorum,öldürdüğüm sen gibi bakıyorum dünyaya,sonra küfürler ediyorum,kendime, sana değil..



eğer bende vicdan olsaydı,vicdanlı birini,en zayıf anında bam telinden vurmazdım.


söylenecek söz yok,git sen.

26 Eylül 2011 Pazartesi

sonsuza kadar içimdesin.

aramızda denizler var,ve ben çıldırıyorum
sesini duyduğumda kalbim ağırıyor
seni artık görmez oldum
senin hasretinle doldum
nereye gitsen,ne olursa olsun
sonsuza kadar içimdesin
içim yansada,mutlu olsamda
sonsuza kadar içimdesin
nasıl bilirdik ki o güzel günleri,yaşamadan
gülümsemeleri yaşamadan gözyaşı oldu
sevgilim görmüyormusun
aşkımla gurur duyuyorum..
nereye gitsen,ne olursa olsun
sonsuza kadar içimdesin
içim yansada,mutlu olsamda
sonsuza kadar içimdesin..



gün doğma hediyesi,selam olsun pazartesiye..

25 Eylül 2011 Pazar

iyiyim ben..

sıkıcı bir pazar daha geçti,iyiyim ben,odamda mutluyum,kalabalıklardan soyutladım kendimi,ama yollardan hayır,daha zamanım var durulmaya,balkonda oturamayıda ihmal etmiyorum,arada 3-5 soru çözmeyede başladım,iyiyim ben..

bazen kendimle kalıyorum istemeden,hayaller kuruyorum,iyiyim ben,keyifli bir gün gibi isteklerim oluyor,biraz çay içiyorum balkonda,aklıma geliyosun,iyiyim ben..adam olmaz diyosun belki benden,boştu diyosun,belki unuttun,hatırlamıyosun,belki gülüyosun,belki dalga geçiyorsun,iyiyim ben..

gerçekler ve sen az geldiğin için dünya adalet terazisinde seni bana doğru ağır bastırmadı belki,hayallerdemi olucaksın bilmiyorum,uykum var,uyuyamıyorum bir kaç gündür,iyiyim ben..

söyleyemediklerini bilmiyorum,söylediklerimi biliyorum ve doğruluklarından da şüphem olmadan,verdiğim sözleri hiç unutmadım ben,iyiyim ben...


bahanesiz ve sebebsiz,nedensiz,zamansız,senin olmak isterdim,isterim..iyiyim ben...
keyifli bir gece yine beni bekliyor,fotoğrafın yok,sen yoksun,sadece hayalimde ve yorgun beynimdeki senle yine şarkılarla,yazılarla,gitarla bir yolculuk olacak sana doğru,sonra üşümek isticem,senin 20 yıla havasını soluduğun şehirin oksijenini çekicem içime,sen gibi gülmeyi denicem,keyifli gecem bu benim bu ara,iyiyim ben...

artık cümlelerime geri dönüş yapmıcam,anlatım hatalarıyla,yazım yanlışlarıyla kalsın istiyorum,geriye dönüp okuduğumda seni hissetmek için...fiyakalı durumlar peşinde olamıyorum,iyiyim ben...

dünya'da
kahramanları herkes sever, bense sıradan bir adamım...
iyiyim ben.

23 Eylül 2011 Cuma

17.gece ve sonrası.

birgün evde  boş boş otururken,okuduğum yazı yüzünden bastırdığım şeylerin depreşmesi sonucu güldüm sana,sen olmaya başladın bende..akşamın olmasını çok istedim,iftardan sonraki kahve yudumlarını sen aldın 17.geceden sonra...


anlamaya çalıştıkça kendimi buldum sende,tesadüfen yolda gördüğüm arkdaşımdan öte iç dünyama yolculuğa çıkmıştın sen..gece uyumadan önce yastıkla cebelleştiğim dakikalarda aklıma gelen şey sen olmuştun,oluyodun,oluyosun..


günün ilk dakikalarında ben seninle konuşup,biten gün en son sana iyi geceler demenin keyifi ile günlerimi sıraya koydum ben,ölmeden önceki son görüştüğüm insanı sen yapmak,ailemden önce seni seçmiş olmam beni rahatsız etmiyordu..


sen bendeydin  sevgilim,hissediyordum seni sen bunu biliyormuydun..

tesadüfen falan deme bana,aşktı  bu...

senin çizgilerin ve varlığın hücrelerime işliyordu inan,aşktı bu,güzeldi.



ben doğmadan,öldürüyosun
söyle mutlu musun?
ben hiç yol almadan,durduyosun
mutlu musun? mutsuz olmamdan?

21 Eylül 2011 Çarşamba

love..

aşk demenin ve insanların nasıl ve nedir demelerinden ve o tüm bildiklerinden uzak bir köyden yazıyorum sana,aşk benim olmak demen değildi,tüm gökyüzü şahidim olsun ki ben aşkı böyle hissetmedim,herşeyini kabul ettim,gökten tunçlar yağarcasına bekledim,yıldızları dilek tutmak için kaydırdım,aşk adına...


dokunmak istedim sana,ellerine,saçlarına.
sarılmak istedim ruhuna,ağlaşmak dipteki çocukla ve yağmuru seyretmek istedim,tüm hayallerle...
yollar katetmek istedim,aç kalmalar,bir şarkı söylemek senin için,ve seni beklemek..
hep nisan havasında kır çiçekleri açmasını istedim gülüşlerinde,ve birdaha solmamak üzere açılmasını istediğim kır çiçekleri...



belki artık başkasına ait olacaksın,unutacaksın beni,aynı şeyler karşılıklı olacak belki...
başka bir şehirde,son taksitleri öderken,aklıma geliceksin belki,gülücem ve bütün iyi dualarımla yoluma devam edicem...

sende öyle ol çok şey istemiyorum,unutulmak hiç istemiyorum ben...

john lennon un love şarkısı her dinlediğimde aklıma gelmen üzere kendime söz verdim ben...

teomanıda unutmadım...

eğer sana bişiler hissettirip hakkımda güzel şeyler düşünüdürüp,istiyerek güldüysen yanımda ve artık huzura doğru yol alıyosan ve huzura doğru bensiz,bu bana yeter..


aşk bitmez sadece ertelenir ve görmemezlikten gelinir...

elveda,başka bir hikayede görüşmek üzere,şimdilik elveda...







20 Eylül 2011 Salı

arada bir..

herşeyden vazgeçip gitmek gibi hayallerim var bu ara,ama beni tutan şeylerde var biraz,birazdan da öte devamlı ve sıkıca,mesela gözlerin...
güneşte yeşile çalan ve sana bunu söylediğimde benm gözlerim ela dediğin gözlerin...
arada bunalır insan,sıkılır,özler,ağlamak ister,depreşir ve düşünür,işte ben o aralardayım...
nedensiz,sorgusuz,sorusuz yaşamak gibi hedefler koyamıyorum kendime,sende bir nedenim ve amacım olduğundan beri lotus'm ,artık bütün sorularımda sen varsın,cevaplarını bilmesemde,bilmemi istemesende..
bazen acıkıyorum,seni düşünüyorum,yemek yiyemiyorum,iştahım kesildiğinden değil,inan ki,sadece gözbebeklerimin yemeği ve diğer şeyleri ayırt etmemesinden kaynaklanıyor,benim gözlerimin önünden gitmeni bekliyorum,çok işgal ediyosun bakış alanımı...gitmeni bekliyorum normal yaşamak için,yemek yiyebilmek için...


günler kısa,karanlık odam da aşk için yaptıklarım inan,sana dair bütün kadehlerim ve senin için  tüm kavgalarım...


geçen zamanın merhem olmanın duası ile,yine bir telaş hali,sonrası kime kalıcak bir masal bu...
son kez değil biliyorum ben sana dönüyorum,ve elde,kitaplıkta duran hikayeye dönmek istemiyorum..


tükenmesin tarihlerimiz,ve sen o yemekleri benim için yap,akşam dondurmalar benden..

15 Eylül 2011 Perşembe

rüya..

lotus hergün aynı rüyayı görüyormuş,bir kumsal,bir gün batımı ve o gün batımına doğru yürürken,küçüklükten büyüklüğe kadarki evreler,sonra ise terle bir acil uyanış ve hızlı kalp atışları...
neden diye hep kendine soran lotus,bunu hep merak etmiş,belli ki yaşadıkları rüyasında etkili olmuş..ve acılarını,duygularını hissederek kalkıyormuş..

günler geçmiş bizim lotus aradığı aşkı bulmuş,inanmış bizim süpermene,ama içindede gelgitleri var,yeni bir hayalkırıklığına gücü kalmamış lotus'un..

artık rüyalarında çift ayak izi görür olmuş,o kumsalda süpermeniyle yürür olmuş...ve yalnız olmadığını hissetmiş...lotus artık hayatını yoluna koyar olmuş,35 numara ayak izinin yanına 42 numara bir ayak izi gelmiş...

lotus mutlu,gel zaman git zaman rüyalar aynı ve çift kişilik olmuş...ve bizim süpermenin haberi yok...

bi sabah uyanınca lotus,telaşlı olmuş,rüyasında bir farkındalık vardı çünkü,zorlu,taşlı ve sert olan her yerde 42 numara süpermenin ayak izleri vardı,kendisininki yoktu...

bunu hep düşündü,zorlu olan ve taşlı ve dalgalı yerlerde,neden böyle diye,ve düşünmeyede devam edicek...



benim haberim yoktu sana göre..




lotus'm benim en acil zamanlardan haberim var,sana o kadar odaklandım ki,ayaklarına batmasın diye bişi,seni taşıdım o zor ve kötü yerlerde...sen belki bildiğimi bilmiceksin,ama ben hayatımın her anında seni düşünüyorum,rüyalarda bile...

ve kaybedecek ,bir hayal kırıklığına gücüm yok diyordun ya,korkuyorum diyordun ya,ben o hayal kırıklıklarını ve kaybettiğimiz günlerin ayaklarına batmasına izin vermedim,vermicem...

(istediğin sürece taşımaya hazırım)...

gel.

hayatın rotasına yön veremezsin ya bazen,işte öyle dakikalarım oluyor,umut dolu gülücüklerine hasret kalmaya başladığım günden beri,içime lotus kökü serptin,sensizlikte büyütüyorum,nadasa bıraktığım yalnızlığımda,senin için yalnız bıraktım kendimi diyişimin özeti bu lotus 'm,sen bir dua oluyosun,uykum oluyosun,uyandırma,bozma dualarımı istiyorum,bazen kendimi bir avuç kum olarak görüyorum asilliğin karşısında,ne yapcağımı bilmiyor ve esen rüzgarlarda kalmasından çok korkuyorum adımın,sende.olmayanlardan olmak koyar bana lotus'm,ben lotus dedim sana,hokus pokus demedim,gel..

Saat gece yarısını geçti geçeli bana bir günaydın demeni beklediğimi biliyorsun değil mi? şu yüreğimin bir tuş kilidi yok ki her çarptığında seni arıyor Lotus çiçeği, bana seni soruyor ve her saniye bir saniye daha çok  diyor! hadi ne olur üzme beni, öyle çok özlüyorum  bazen kendimi kontrol edemiyorum,ben o mucizenin,ben o gökkuşağının,ben o şarkıların altındayım Lotus'm,çık gel..

gel..

11 Eylül 2011 Pazar

yarınları düşünsene.

yarınları düşünsene lafı,geçmişini unut,yada kıyasla demek değil ilk başta bunu söyleyeyim,sadece geçmişinde yaşayamadıklarının en iisini yaşamak,yada ailene doyamazsın ya,babana mesela,babanı başkasında yaşamaktır,doyma adına öğünden önce küçük atıştırmalar tadında,sen aç yapamazsın biliyorum,bayıladabilirsin..


küçükken ailecek soğuk günlerde portakal yerdik,içerisi sıcak ve portakal kokardı,güzeldi,uzaklaştıkçada güzelliği artan şeylerdi,şimdi ben bir anne tadında,anne özlemiyle o portakalın tadını alamıyorum,belki sende babanla yediğin portakalların tadına hasretsin..

söyleyemediğimiz o kadar  çok özlemimiz var ki,bunları gidermek yada bastırmak iyi gelebilir bize,gelmez deme,tanıyorum seni,mutlu olursun ve sen babasına aşık olan kızlardansın,biliyorum..

baban gibi biri olmak isterim,dik,seni kanatları altına alan ve canı pahasına herşeyden senin için vazgeçecek yüreğe sahip olmak isterim..babanın koltuğunda gözüm yok,sadece o yüreğin esintisi bile sana yetecektir inan,o bile dağlar kadar yücedir çünkü...

ben sende annemi,kardeşimi yaşamak isterim,haftasonları teyzeme giderken yolda simit alan o kadını,ağzım yara olduğunda dut şurubunu zorla içiren,kardeşimle benle aynı yatakta kuduran,çimzik atan o kadını yaşamak,küçük kardeşimin hep nazlı ve naif tarafını sende yaşamak isterim,seni yaşamayı yazmıyorum bu arada..yazamam onu,o benim özelim,ve kimselere anlatacak kudrete sahip olmadığım bekleyişim,suyum..


düşün işte,geleceği düşün,hiç bir çıkar olmadan,herşeyin senin olacağı,geçmişini özlediğin her dakikan için geleceği biraz daha düşün..

mutlu ol işte..gelecek bir gün gelecek ve seni hiç bırakmıyacak,ama istersen..














çift aşk..

kapı aralığında durduğumuz bu düşün masmavi gerçekliğinde kelimeler neyi ifade eder ki? peşinden koştuğumuz hayat bizi kadehlerle kandırıyor, içindeki şarabı görebilenlere selam olsun!

fatura son şeklini alıyor... fatura hep ve her zamanki gibi, yine aynı
adrese kesilmek üzere, kesilecek, kesiliyor... 

ben hergece yatmadan önce O'nun la seni konuşuyorum,gerçek aşka seni anlatıyorum,birlikte 3 müz uyuyoruz 
sonra,en güzel rüyalara dalıyoruz..
doğru yaşamadığım her an için büyük aşktan özür diliyorum,milatım ise sana olan aşkım olsun istiyorum,birlikte doğruluk ve dürüstlük adına ne varsa yapmaya and içiyorum..

yalnızlık en çok O'na yakışıyor,izin ver yalnız bırakalım büyük aşkı,kurduğu düzende bizim mutluluğumuz ve doğruluk adına yaptıklarımızla sevinsin,gurur duysun ve mükafatlandırsın bizi..

bahar renkli aldanışları ve yalnızlıkları unut ey güzel kız,inan belli süre sonra zarar verecek,kimse seni düşünmemiş,yıpratmış ve yormuş olabilir,ama inan onlar gibi olmamak adına yaptığın her nefes alışın meyvesini yemene az kaldı,kaçışlar sana yakışmıyor bunu bil..

ve sakın korkma,onlar gibi olur muyum diye? sen gerçek aşka,yani O'na olan inancını yitirmediğin sürece tek bir kişiye ait olup,yaşadıklarından sonra yanlışlar içine girenler gibi olmıyacaksın,çünkü bu bir paylaşımdır,gerçek aşk paylaşımdır,O'na ayırdığın, gerçek aşka ayırdığın vicdan,inanış ve sevgiden artan kırıntıları,artanları,yine onun sofrasında birlikte paylaşmaktır aşk,2li arasında olanlardan değil,3lü ilşkidir...

kalbimizle beynimizin kesiştiği yere sahip çıkalım,lütfen..

sana dair ettiğim bütün duaları tekrar ediyorum,dileklerimide unutmuyorum...

amin.


10 Eylül 2011 Cumartesi

gitme kal.

evde yalnızlığımla dertleştiğim yine 24 saatlik ve 22 yıldır yaşadığım dilimin öğle saatlerinde odamdayım..alıştım artık,zamanda bana alıştı sanki..
salı,çarşamba yada perşembe hiç farketmiyor artık,sen olmayınca hepsi aynı gibi olacak..hayatta herşeyini kaybeden insana allah sabrı ve direnmeyi veriyormuş,belki vericek,belki unutucam,unutmaya devam edicem...ama mutsuzluğum kaybetmem değil seni inan,bu durumları sırasıyla yaşayacak olmam,inan...hiç istemez insan istediği birini yada birşeyini kaybetmeyi...annem hep der,kaybetmek ölümden kötüdür diye,ölünce mezarı bellidir,adresi ve ne yaptığı bellidir der..ama kayıpsa,kaybetmişsen eğer için içini yer der.ne yaptığını düşünürsün,mutlumu,yaşıyormu,sağlıklımı v.s...,sen birine dokunup,güvenirken o ne halde diye düşünürsün..gülerken aklına gelir arada,acaba şu an gülüyomu o da dersin...içinde,yanında olmadan bir parça kopar her unutmaya devam ettiğinde...
ayrı şehirlerde,ayrı insanlarla yaşam içinde içimdeki en büyük ukte oldun,boğazımdaki düğüm,yutkunsam gidicen,yutkunmasam ölecem...


herşeyin güzel olması için kaç zaman,gün,saat,dakika varsa,herşeyimle seninim,beklicem güzel kız..bu fedakarlığı kendim için yapıcam,
gözyaşlarım ve umutlarımla eğer gidecekse cennete lotus 'm ben gözyaşlarımı ve bekleyişlerimi helal ettim bile...

şu andan itibaren sadece iki kelime söyleyebilme hakkım kalmış olsaydı 'gitme kal' derdim..bunuda söyleyeyim...

benim acelem yok.sabr edecek te gücüm var.

gitmelimisin, seyyah?
ayrılma zamanın geldi mi?
gitmelimisin seyyah?

ayaklarını yalvaran kollarımla sarmadım, bağlamadım.
yolunu kapamaya çalışmış olsam bile,
bunu şarkılarımızla yaptım.

seni büsbütün alıkoymak istediysem bile;
bunu gözlerimle yaptım.

seni alıkoymak elimden gelmez, seyyah
bizim gözyaşlarımız var, yalnız…

gitmelimisin, seyyah?
ayrılma zamanın geldi mi?
gitmelimisin seyyah..

9 Eylül 2011 Cuma

sana ilk şiir.

bu karanlık gelir ya üstüne,
gelmesin izin verme..
sana bana geldi ya o karanlık,yaşamasın..
veya yaşasın..
ama gönlünce,
dilediğince,sonra gitsin..
bu karanlık gelir ya üstüne..
korkma..
yaşadık biz bunu daha önce ayrı ayrı..
bırakma beni yaşayacak çok şeyim var..
aç sadece kollarını..
koru benim umutlarımı..
bu karanlık gelir ya üstüne,
vazgeçme..
gelecek, sen de göster kendini..
yak karanlığın en ortasında ışığını,
uzaktakiler görsün tam ortadaki aydınlığı..
bu karanlık gelsin üstüne,
gelsin..
gücün yeter, gücüm yeter, gücümüz..
yeter ki biz karanlıkta kalmayalım..
bu uğurda geçse de ömrümüz..
bu karanlık gelir ya üstüne,
aydınlanır elbet,
burdayım ben,karanlıkta senin gibi,
körebe oynuyor gibiyiz,
sadece ikimizin gözleri kapalı,
millet gülüyor,eğleniyor..
izin ver sesine geleyim,
karanlıklar aydınlansın...
korkuyorum.




seyyah.

deme böyle. arada uğra yine, gönül ister elde değil. bak ne kadar tek düze her şey. bak ne kadar korkağım. gördün artık. uğra yine. dünya büyük, tam tur atmana ömrün vefa etmez, yarıda kes. geri dön, en azından bir kez daha geç. yuvarlak değil hem dünya, düşersin tepsinin sonunda. her yalanı söylerim kalman uğruna. sen farklısın buralara, buralar hasret sana. hasret yıllardır, hiç görmedikleri bir seyyaha. o kadar kapatmış ki gözlerini hasret, geldin geçtin farkında değiller. yine gel, belki görürler. inanmadın di mi şu son söylediklerime. baktın çünkü, gördün ne kadar bencilim. umrumda değil diğerleri, yine gel. kendim için istiyorum seni. gelemedim seninle, bundan sonra sadece bir kerede olsa gel ama gitme, fazlasını istemem söz, gel yeterki. hem belki, bırakır giderim ben de bütün dertlerimi seninle..

gitmek ve kaçmak zorunda değilsin,bana güvenmen için ne yapmalıyım bilmiyorum,inanman için,zamanın seni üzdüğünü görüyorum,içim yanıyor biliyormusun? ,nerdeydin sen? geç geldin,erken gitme...transit geçme izin ver geç gelmene rağmen,geç gelmeme rağmen yaralarımızı saralım,birlikte aşalım herşeyi,en gizli ve özeli ile..ikimizin en büyük sırrı olsun,kendimize bile söylemediğimiz en özelimiz olsun,ayrı şehirlerdeyiz,ben senin çocukluğuna emanetim,sen benim seni bulmama sebeb olan şehirde..korkularını ve duruşunu biliyorum,ama söylememek ve saklamak kaçmaktan daha mutlu edebilir bizi biliyosun dimi,izin ver bakışlarım,heyecanlarım senin olsun,dünya ve insanları takmıyalım,zamanı gelince dimdik çıkalım bu savaştan,ve sana gelecek adına sözler verip tutmak istiyorum,bir insanı kazanmak,ailem olmanı istiyorum..gidip yok etme düşüncelerimi,atma beni yaşadığın acıların verdiği yarayla,itme aşağı..şu an ihtiyacı olan ver yaşanması gereken,edilmesi gereken dualar var..izin ver yaşayayım seni..


gizemine ihtiyacım var benim,sözlere hiç gerek yok bırak yüreğimiz yaşasın herşeyi..
sorma nasıl?,neden? diye,bırak...
gerçekler,geçmişler ve yaraların yoğunluğunu unutmadan
senin olmak,yaşıyorum demek istiyorum..
boğuluyorum,seni yalnız bırakmak hiç istemiyorum...




afilli..

kanserli bir hastaya umut verecek kadar güzel gülüceklerinden mahrum kalacak kadar kötü mü halim..neden böyleyiz,herşeyin mükemmel olmasına izin vermeyişimizin sebebi ne? neden krık,yarım ve eksik kalıyoruz,yürüdüğüm yollarda,dinlediğim şarkılarda,yazdığım şeylerde sana özlemimden bahsediyorum..izin ver yürüdüğüm yollarda sana ulaşmak için,dinlediğim şarkılarda şükr etmeyi,yazdıklarımdada sana ait olduğumu dile getirsem,ben-sen değilde biz adına yapılsa herşey,bu yürek ikimizi kaldıracak kadar sana odaklandı,bu yürek seni üzmemek adına görevlendirildi lotus..bütün inançsız ve kötü hücrelerine bunu inandırmak adına seferlere çıkıyorum,savaşlar ve fetihler..
açık olcam sana,benim olman demek,aşkım,canımlar değil,elele gezmeler ve kalıplara oturmak değil lotus..lisede kaldı böyle aşklar...eğer gerçek aşk bunlar olsaydı bugün,bütün aşkım dediklerimiz yanımızda olurdu...
aşk,lotusu düşünmektir,herşeyi olamasada ailenden sonraki dayanağıdır,dert ortağıdır,onu gördüğünde gülümsemek,terminallerde ağlamaktır lotusum,paylaşmaktır,inanmak,geleceğe dair verilmiş lotus yeminleridir.kimsenin bilmesini istemediğim,kendimden öte umutlarımdır lotus..
hayat çok kısa lotusum,geride kalanları getirmenin mümkün olmadığı bir köydeyiz,kışa az kaldı,hazırlık yapmalı,karınca kararınca çalışmalı,inanmalıyız lotusum,geçmiş bırak bizimle olsun,ilerde birgün,unutmaya devam ettiğimiz günlerde yani,geriye dönüp baktığımızda,bizi bir araya getiren ve bir dua yapan geçmişe bir dua da biz ederiz...
yalnızlığıma öyle bir bıraktın ki beni,geceler boyu uykusuzluğa alıştırdın,neden? diye sorduğumda yine çak (-) ve kaç(-) gibi üç harfli ve harfleri yer değiştirdiğinde hiç bir anlamı olmayan,sana özel ve sadece senden ibaret olan AŞK çıkıyor lotusum..

bu kez pek bir afilli ve senin için yalnız bıraktım kendimi..





2 annem var mı?

Ben sonbaharın yakasında, hala gökkuşağının altında, sen bu paragrafların ardında, metrelerce uzağımda ama her harfimden sana yola çıktığımı unutma! Şu blogal dünyadan sana katlayamadığım mektuplar yazıyorum hala, yüreğimin tüm coğrafyasındasın hala, yudum yudum içtiğim tüm antların hatırına birbirimize kavuşacağımızı unutma…senin için yalnız bıraktım kendimi,bunuda söyliyim.
Bak bir umut taşıyorum hala cancağızımda. Aşk taşıyorum bu canda, can taşıyorum şu cihanda, ne olur umudumuzu anımsa.
4 yanım hasret kaldı sana,yatakta hangi cepheye kendimi versem,gözümü kaparttığımda kabartmalı bir fotoğraf nidasında seni görüyorum,
İnancın tepe noktasında sana kavuşacağımı düşünmek bazen yetmiyor desem de sende benim en uç noktam var ne mutlu sana… Umarım Lotus çiceğim birgün hep benimle olur gerçi böyle bile yanımda; ama yanıma ulaştığı günde gelir tamamen  bana ait olur,bir daha bırakmamak adına,kovsada gitmemek adına,onu mutlu edip,üzmemek adına,bütün kırıklıklarını onarmak adına,hani anneni ve babanı düşünürsün,doyamazsın ya,gözlerin dolar ya onlarla günlerin azalıyor diye,işte senlede öyle olsun,hergünü son gün gibi yaşasam ve en sağlam kalen ben olsam senin,bir insanın 2 annesi olurmu? benim var desem...

8 Eylül 2011 Perşembe

yapamıyorum.

inandığım şeyi kaybettiğim dakikadan beri yapamıyorum...çok kısa bir anda geldin belki,birden,aniden,istemeden...ama bazenkısacık bir an yeter o şefkati görmeye, ben gördüm,annem  gibiydin asil,kardeşim gibiydin ürkek,saf ve tatlı...ne kadar kızsanda sana bakmaktan alamadım kendimi,doyamadım,doymak için çok uğraştım,uğraşmak daha çok acıktırdı beni sana...evet itiraf ettim,evet kırdım belki,ama eğer mutlu olmak adına ne varsa yapacağımıda biliyosun..sözlerimi unutmadım ben..son sırana bir kişilik bir bilet istedim senden,ve senin için yalnız bıraktım kendimi unutma...bazen herşeyi silip yeniden başlıyabiliyor insan hayata,işte ben o bazenin tek umudu olmak istiyorum bütün dualarımda.sana da hak veriyorum,inannıyorum,güveniyorum.. tek sorun ne biliyomusun beynimdeki,içimdeki şeye sensizliği anlatamıyorum,huzursum,uyku hücrelerim sana grevde..yoruluyorum bu ara,gücüm yok,hiç olmaktan,basit olmaktan korkuyorum,sen ve ben bunu haketmedik..zor şarkısındaki gibi,zor kadere mi emanet edicem seni,bunca yaşadığın insanların,seni üzenlerin dieti miyim ben? onlar dakika olarak benden fazla olabilir ama düşünce olarak olamadılar ise ,benm suçum ne ,hayat denen köyde ne kadar dakikan varsa o kadar mı zenginsin...kır bütün zincirlerini,kağıt kafeslerdeki bu adamı kurtar,izin ver rahat uyusun,yapamıyorum.

7 Eylül 2011 Çarşamba

faili-meçhul'den.

Aklımı meşgul etmekten öte işgal eden bir cepheden yazıyorum bugün bu mektubu sana ve tüm haklarım yine sende saklı bunu unutma. Bir saklambaç oynuyoruz bak ne güzel aşkla, ben gözlerimi yummuşum sana ...Günleri, ömrü içimden saymışım, kendimi kovalamışım bağlarına ve sana doğru ama sen ardına bakmadan oyundan çıkmışın.
  Şimdi düşünüyorum da bütün bu olanları, seni kim değiştirebilirdi ki Lotus çiçeğim. Kim değiştirebilirdi yüzüne bir Kasım havası üfleyen şu rüzgarın yönünü, başucu kitaplarına sığdıramadığın bir paragrafı kim kapatabilirdi? Ya da bizi kim değiştirebilirdi ki beyaz Lotus çiçeğim?
Unutamadığım, sarılamadığım ve artık konuşamadığım bir enstrümantal aşk bıraktın ellerimde. Halley’e otostop çeken bir çocuğun güncesinde, adın saklı senin bütün kitabelerimde. Nehirler ağlıyorum şimdi Lotus çiçeğim! Irmaklar taşırıyorum gemiyi terk etmeden! Tanrı seni korusun Venüs’ün iyilik çiçeği! Şimdilik hoşçakal beyaz kıyamet çiçeği! Şimdilik hoşçakal aşkın alamet çiçeği…

nasılsın Su?mutlu musun?
büyüksün benden farkında mısın
havada olan benim havada asılı olan
artık debelenmiyorum ayna önünde iyi göründüğüm bi açı yakalayana kadar
kabullendim bile sayılır çirkinliğimi
temizlemiyorum odamı
heyecanla uyanmıyorum
“nasılsın” diyorlar mesela
“iyidir” diyorum
“ne olsun aynı”.

 ....................................................
en çok
senin yanında üşürdüm
sen beni her zaman üşütürdün de
haddimi aştığım zamanlarda
sana yaklaşmayı denediğim zamanlarda yani
en acımasız soğuğunu çarpardın üstüme
çok toydum
dayanamazdım
buz kesilirdim
ve son bir vuruşla
paramparça etmeyi de ihmal etmezdin
o buz kütlesini her seferinde
yine de ben toplardım yerlerden kalbimin kırıklarını...

kaçmak mı çakmak mı..

hava birden soğudu,akşamları açtığım pencere ve kapılar birden kapanmaya başladı.battaniye yada bi örtüye ihtiyacım var artık,içlerde zaten bi hazan esiyor,derinlerde..
   artık üstümde bir ceket var,bütün içimi saklayan ve göstermeyen..
soğuktu hava ,sayısız turuncu lamba arasında beklerken,üşürken yani yol kenarında lotusum..güldüm,eğlendim ben kardeşimle arka arkaya patlattığımız kahkaları andım dün,o na ithafen özlemlerimi senle giderdim..

çakmak merakım var demiştin,içimin renginde mavi ateşi gösterdin bana yakarken,mavi sıcak nasıl olur diye sorarken kendime,sormaya kalmadan yakabilirdi herşeyi..o ateş maviydi.

sonra kaçmak bahsettin bana,evet benim dedin kaçmak,hep bi  - mak,anlamadım,sabha kadar düşündüm,...

çakmak mı, kaçmak mı..   ç-a-k ,,,,k-a-ç aynı harfler bu kadar üşütemez bir insanı..

boğazım yanıyor,neyse çay içicem ben..

4 Eylül 2011 Pazar

ben.

neden bana yardımlar ediyorsun,kendin gibi olmamdam mı korkuyosun? sorularını ve çelişkilerini aklından geçirdiğini biliyorum ve sana hiç ummadığın bir cepheden yazıyorum,yola çıkmadan ve 5. senemde ilk seneki heyecanı kalbimde taşıyarak sana..
       şunu bilmeni istiyorum ki,kendimle seni kıyaslamadığım bir cephedeyim,ortak noktamızda ikimizinde yorgun,yaralı ve bitkin oluşu,yani yoldaş misali...


 dişim ağırırken,sabahın ilk saatlerine kadar sohbet ettiğimiz dakikalarda,cafeini olduğun dakikalarda benim,hep olduğun kişi kal diye uğraştım,çalıştım..bir kaç hayalim oldu,bazen susmam gereken şeyler,onlarıda kollamaya çalıştım...ben her zaman iyi bir insan olamadım,ama bunada çalıştım..küçükkende mutluluğa dair oyunlarım oldu benim,kazanan hep ben olurdum dünyamda..inandığım şeyin ardına hep düştüm,(senin mutlu olacağına,ve gülecğine inandım),ve söyleyemeyeceğim hayallere yolculuk ettim,hayal olduklarını bile bile,korktum..korkuyorum..




ama bir süredir sana bakıyorum ve çok yorgunsun. o yüzden pes etmiyorum. böylece düzelmesi için senn yorgunluğunda kendimi şarj ediyorum hergün,yada bu aralar..
kendini yıpratacağın,üzeceğin,ve umutlarını hergün öldürdüğün,heyecandan uzak bir intihar saldırısına dönüştüreceğin bi kaosa izin vermemek adına elimden gelen ne varsa yapmaya hazırım...

Hayata karşı bir suçluydum
Bir sabah uyandım birileri lotus olmuş sınırlarımda.
Ve hala birileri derin bir uykuda...
Evet suçluyum belki,korkuyorum
Kaç faktör korur ruhumu lotusa yazmaktan...



3 Eylül 2011 Cumartesi

lotusbahçe...(şampiyona),bir hayal..

mevsimlerden hazan,akşamüstü 3 ten sonra bizim lotus heyecanla ,süpermenle buluşup çarşıda,bi kaç alışverişten sonra amatör olan aşklarını pekiştirmek için ligi,yalnızlar ligini yani şampiyon bitirmek ıüzere zorlu maça hazırlandılar.biraz çikolatalı pasta ,sandviç ekmeği,sucuk alıp,kolayı unutmadan eve geldi bizim amatör aşıklar...maç başlamak üzereydi,lotus çiçeği festival zamanı süslenen şehirler gibi güzel,süpermen ise puslu sabahlarda yavrusuna sahip çıkan aslan kadar asildi..maç başlamak üzere herkes kendi yarısahasına geçti,hakem düdüğü çaldı maç başladı...

namlu önünde duran ve bombalar altında kalan bi şehirdeki çocuğun telaşı,yorgunluğu vardı üzerinde ikisininde...
ne olduğunu anlamadan başladılar maça.kasti tekmeler diyarında, kırmızı kartlardan sıkılmışlardı,ve amatör olan aşklarınıda yaşamak ,onu geliştirmek,tesisler kurmak,ödenekler ayırmak,üst lige çıkabilmekgibi istekleride olabilirdi...

acıkmıştı süpermen,sucuklu ekmeğini istedi lotustan,kola içtiler, güldüler,gol attılar,yediler,ağlaştılar,kupalara koştular...


belki birgün deplasman galibi sevincini yaşayabileceklerdi...cephane çoktan bitmiş olsada umudu bitmemişti süpermenin...

lotus ise kaleciyi düşünüyordu,farklı forması ve 1 tane olan oydu,yalnızdı koca kalede,ona göre en romantik oydu sahada...


maç bittiğinde,ne olacak görecek lotusta,süpermende...

 ama şunu unutmamalı,gözyaşı ve bavul asla yanyana durmuyor...deplasman dönüşlerinde umudu yitirmekte yakışmıyor...




lotus...

Şimdide gözyaşlarım ile süslüyorum buraları yeniden ve parantezinden çıkan adam yürüyor yine cümlelerine doğru. Ayağım virgüllere takılır ya da aklım yeni bir soru işaretine, sırtıma ünlemler dayanır ya da tırnak işaretleri altında üzerime anlamlar yığılır diye korkmadan! Bir elimde külü soğumuş yalnızlığım, diğerinde bir  kalem, başucumda çalıp duran bir gazel gibi odamı saran bohem ile kahvemi karıştıran antakya'nın rüzgarı kesilmeden ve kendimi iki ayracın ayazında üşütmeden, çıkıyorum hadi bu parantezden, yürüyorum evveli halime, sapıyorum hadi bu paragraftan bir diğerine…sen işte nerdeydin?,neden olmadın ki yanımda,neden başka kişilerde üzüldün,yıpratıldın..lotusun yaprakları solmuş,inancını yitirmiş,belki inandığında zaman çok geç olacak,korkmuyor değilim,yeni bir hayal dünyası içine girdim..yeni parantezim sensin bugünlerde,izin ver kaparsam içi dolu olsun,üç noktalardan sıkıldığımı bil,üç noktalı bir hayale gitme sende...
   

izin ver lotusum ol benim,gün sökerken soğuk terlediğim sabahlarda senin için direniyim küçükkenden beri gördüğüm kabuslara,canavarlara,hayaletlere...izin ver süpermenin olayım...




korkulardan arında gel,
bu bir yaşam, sakin ol, geçer gider.
hesaplardan korunda gel, taksitlerden, maskelerden.
sen gel, yalnız sen gel,
gözaltında bütün senler, benler.

cesur olsaydım gelir miydin benimle?
bu savaşlar, çelik zırhlar sonuna kadar.
savaşabilirdik, sevişebilirdik.
böyle şeyler işte, böyle şeyler.

ilerde birgün..

ilerde birgün resmimize bakıp gülecekmiyiz,yoksa of mu dicez bilemiyorum,resim çektirmek gibi bi hevesimde yok,aklımdaki senden bahsettim yani,
ne olacağını bilmeden,aniden ve merakla beklediğim bir filme başlıyorum sanki artık,neden böyle oldu ki? diye soramadanda geçemiyorum,bavulumu hazırlıklarken kışlıkların arasına yalnızlığımıda koydum,naftalin kokusundan sıkılan yalnzlığımla sana geliyorum belki..hiç dilini bilmediğim bir ülkeye gider gibi heyecanlıyım bu sefer...
            

        seni japoncaya benzetiyorum,bunu sölemedim sana,belki utandığım ve içimde tutacağım çoğu şeyide sölemicem sana...susacam.neden japonca?onuda açıklayayım,çok gizemlisin japonya gibi,ve japonca kadar zorsun...japonya yalnz bir ada ülkesi,doğusunda güneş,batısında gün batımından başka hiç bi dostu olmayan yalnz bir ülkedir,uzaktır..sen ondan dolayı japoncasın bana...gizemlisin ve uzakdoğu kadar farklı...


neyse daha çok şey anlatırım,yazarım,söylerim ben...bi şiirde yazıyım fiyakalı olsun..

senin için yalnız bıraktım kendimi
fedakar aşık tadında değil yada aklanmaya çalışan yahuda tadında
öyle bıraktım işte elimde olmadan
hiçbir şey talep etmeden bıraktım
hatta bir ölü nasıl aklayamazsa kendisini
öyle....







2 Eylül 2011 Cuma

geç saati dostuna ithafen..

Şimdi kimin umurunda sesli mi sessiz mi bu harfler. Sensiz harflerim var benim, tomarla sensiz kelimelerim, mevsimlerden ‘güz’ ellerimde yığınla sensiz melodilerim var, birde yetim bıraktığın aşkın yetimhanesi olmuş yüreğim ve kalbimin ‘Ağrı’ dağlarında tek kişilik zelzelelerim ama canın sağ olsun senin, beyaz Lotus çiçeğim…
            Sensiz geçirdğim aşksız günlerinde canı sağolsun,inş. bana şu soruyu sordurmazsın,nerdeydin şimdiye kadar sen? sorusunu,yanlış hayatları yanlış zamanlarda aynı yerdemi yaşadık bilinmez,bilmek istemekten korkarım,ama hayal kurmak güzeldi bu gece...güldüm içten ve derinden hayalime,6 yaşındaki bir çocuk gibi şen..
                Ben her gece şafaktan önce kapıdan uğruyorum yeryüzüne. Kah Tibet’te, kah Kahire’de, kah Venedik’te tanıyamadığım insanlar içinde, anlayamadığım diller içinde, her iklimde ve her kültürde arıyorum, her mevsimde, her saniyemin başkentinde seni arıyorum yine  Lotus çiçeğim…

senmisin o lotus çiçeği aradığım yoksa? ve bunca yıl neden böyle geçti...
belki güneş birgün bizim için doğar...(f.d) dinleyerek sana yazmak keyifliydi,iigceler lotus.